Bireyin birine (örneğin anne, baba, sevgili, arkadaş) anormal şekilde bağlanması ve o kişiden ayrılma düşüncesinde bile yoğun stres, kaygı ve korku duymasıdır. Ayrılık kaygısı olan kişiler, bağlı oldukları kişi ve o kişiyle vakit geçirmek için işlerini, okullarını ve sorumluluklarını bozarlar. Ayrılık kaygısı bozukluğu, genellikle çocuklarda görülen, ancak yetişkinlerde de ortaya çıkabilen bir kaygı bozukluğudur.
Çocukluk dönemindeki bazı korkular bazı yaş grupları için normal karşılanabilir, ancak bazı korkuların bazı yaş gruplarında olması sorunlara neden olabilir. Ayrılık kaygısı buna örnektir, 0-3 yaşındaki bir çocuğun bakım verenden ayrılırken stresli hissetmesi normaldir. Çocuklar çevrelerinden ayrılıp sosyalleşmeye ve başkalarıyla iletişim kurmayı öğrendikçe bu korkuların azalması beklenir. Çocuk çevreyi ve çevresindeki insanları öğrendikçe, başkalarıyla ilişki kurmayı ve kendini güvende hissetmeyi öğrendikçe korkuları ortadan kalkar. Ancak seperasyon anksiyetesi olarak da bilinen ayrılık kaygısı söz konusu olduğunda 4 yaş ve üzeri çocukların evden çıkarken ya da ebeveynlerinden uzaktayken yoğun korku ve kaygı yaşadıkları görülebilmektedir. Başka bir deyişle ayrılık kaygısı; çocukta aileden ya da evde bağlı olduğuBu çocuklar annelerinden ayrılmak istemiyor, onlara bağlıymış gibi hayatlarına devam ediyorlar.
Ayrılık kaygısı olan çocuklar, ayrılmaya karşı abartılı tepkiler gösterirler; ağlamak, titremek, huzursuz olmak, fiziksel şikayetlerini ifade etmek, ebeveynlerine sarılmak ve bırakmak konusunda isteksizlik. Ailesinin rahatlığı çoğu zaman onu rahatlatmaz. Çocukların ifade ettikleri korkular, çocuğa veya ailesine ne olacağı, birinin incineceği veya ayrılığın kalıcı olacağı yönündedir. Bu sorunu yaşayan çocuklar; okula gitmekte güçlük çekerler, mide ağrısı ve kusma gibi şikayetleri vardır, yalnız uyumak istemezler ve bağımsız hareket kabiliyetleri çok sınırlıdır. Aşırı korumacı ve/veya aşırı kaygılı ailelerde daha sık görülür. Aile tutumları da çocuklarda kaygıyı tetikleyebilir. Ayrıca anne babaların çocukları, çevreleri ve kendileri ile ilgili kaygıları da çocukların kaygılarını artırmaktadır. Bu durumda aile ve çocuk psikolojik destek almalıdır.
Ayrılık Kaygısının Nedenleri
Ayrılık kaygısı bozukluğuna travmatik olaylar, çevresel faktörler ve ebeveyn tutumları neden olabilir. Travmatik olaylar, çocuklarda ve yetişkinlerde ayrılık kaygısının en önemli nedenlerinden biridir. Ölüm, ayrılık, taciz, kaza, aile içi şiddet vb. travmatik olaylar bireyin psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilir ve çevresindekilere daha bağımlı hale getirebilir. Örneğin annesini kaybetmiş bir çocuk babasına bağlanır ve güçlü bir kaybetme korkusu yaşar ya da sevgilisi tarafından terk edilmiş bir kişi sevgilisine daha çok bağlanır ve bir sonraki ilişkide ayrılma korkusu yaşar. Ayrılık kaygısı bozukluğunun ortaya çıkmasının nedenlerinden biri de anne babanın tutumudur. Ayrılık Kaygısı Bozukluğu, ebeveynlerin çocuklarını aşırı korumacı bir şekilde yetiştirmeleri ve kendi çocuklarına bağımlı olmaları durumunda ortaya çıkar.
Ayrılık anksiyetesibozukluğunun bir diğer nedeni de özellikle çocukluk döneminde bireylerin çevresinde gördükleri alaycı ve aşağılayıcı davranışlardır. Okulda zorbalığa uğrayan, dış görüş veya davranışları nedeniyle akraba ve arkadaşları tarafından alay konusu edilen kişiler, özellikle ebeveynlerine bağlanır ve ebeveynlerinden ayrılma fikrinden son derece korkarlar. Örneğin, Kayseri'de ayrılık anksiyetesi yaşan depresif bir kişi, kendisini destekleyen arkadaşlarından ayrılmaktan korkar ve bu da kendisini stresli hissetmesine neden olabilir.
Ayrılık Kaygısı Belirtileri
Ayrılık anksiyetesi bozukluğu genellikle çocuklarda ve yetişkinlerde aynı belirtilerle kendini gösterir. Ayrılık kaygısı bozukluğunun en sık görülen belirtisi, bireylerin bağlandığı kişiden ayrılma düşüncesine bile tahammül edememesi ve ayrılmanın mümkün olduğu durumlarda yoğun stres ve kaygı yaşamasıdır. Bireyler çoğu zaman bağlandığı kişinin başına bir şey geleceğini düşünür ve endişelenirler. Ayrılma kaygısı olan kişiler, bağlı oldukları kişiden ayrılma korkusu, arkadaşları veya aileleri ile plan yapmak istemeleri ve onlarla hareket etmek istemeleri, bağlı oldukları kişiyle birlikte olmak istemeleri nedeniyle okulu veya işi bırakırlar.
Ayrılık anksiyetesi bozukluğu olan çocuklarda en sık görülen semptom, çocuğun ebeveyni ile yatmak istemesidir. Çocuklar uyurken anne babalarının öleceğini bile düşünürler ve onlarla yatmak isterler.
Çocuklarda Ayrılma Korkusu Nasıl Giderilir?
Bebeğin doğduğu andan itibaren hayatta kalabilmesi için anne ile fiziksel, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak bir ilişki geliştirir. İlk yılda kurulan bu ilişki, bağlanma kuramının bel kemiğidir ve sonraki yıllarda kurulan ilişkinin niteliğini belirleyecektir. Bu konuda annenin etkisi çok önemlidir. Bebeğin annesiyle kurduğu bağ, tehlike hissettiğinde dış dünyayı inceleyebileceği ve geri bildirimde bulunabileceği güvenli bir sığınaktır. Bebeğiniz kendini güvende hissetmelidir. Bebekler annelerinden ayrıldıklarında çok farklı tepkiler verirler. Okulla ilgili olumsuzluklar, bir kardeşin doğumu, sevilen birinin ölümü, çocuğun anne veya babasının uzun süre yokluğu ve annenin farklı bağlanma stilleri gibi yaşam olayları çocuğun farklı tepkilerini ortaya çıkartır.
Güvenli Bağlanma: Bağlanma imgelerinin işlevi açısından, güvenli bağlanan bebekler, kendini güvende hissederek yakınlığı korumanın ve çevreyi keşfetmenin teorik olarak tahmin edilen bir yolunu sergiler. Sonuç olarak, ayrılık sonrası huzursuz olan bebekler kısa süreli bir huzursuzluk yaşarlar. Anne odada olmadığı zamanlarda çevreyle ilgilenmeye ve oyuncaklarla oynamaya devam ediyor. Ancak anne geldiğinde bebek rahatlar ve davranışlarında aktif keşif görülebilir. Bu bebekler annelerini güvenli bir üs olarak kullanabilirler.
Kaygılı Kararsız Bağlanma: Bu bağlanma tipine sahip çocuklar, anneleri uzakta ve ulaşılmaz olduğunda annelerine karşı yoğun bir kaygı ve öfke yaşarlar. Öyle ki odadaki yabancılarla iletişim kurmazlar ve çevreyi keşfetmezler. Bu bağlanma stiline sahip bebeklerin kolay sakinleşmedikleri ve anne odaya geldiğinde tepkilerinin net olmadığı gözlemlenmiştir. Annenin çocuğun ihtiyaçlarına yönelik tutumunun tutarsız olduğu ve bu nedenle bebeğin tutarsız tepkiler sergileyebileceği söylenebilir.
Kaçınan Bağlanma: Öte yandan, bu bağlanma stiline sahip çocuklar, anneleri yanlarında olduğu sürece çevreyi kolayca keşfederler ve oyuncaklarla oynarlar ancak rahatsız hissetmezler veya annenin odada yokluğuna tepki göstermezler. Ayrıca sadece oyuncaklarla oynayarak odadaki yabancılarla temastan kaçınırlar. Anne tekrar geldiğinde, onunla hiç ilgilenmezler ve temas etmezler. Oyuncaklarla oynamaya devam ederler. Çocuklarda ayrılık kaygısı ve korkusunu etkileyen faktörleri göz önünde bulundurulduğunda anne babanın tutumu, annenin mizacı, çocuğun sahip olduğu kardeş sayısı, çocuğun büyüdüğü ve geliştiği ortam...vb. Birçok faktör vardır. En büyük faktörün anne olduğu belirlenmiştir.
Annenin Mizacı
Yapısal, genetik ve biyolojik temele dayalı olarak mizaç, kişinin yaptığı işi nasıl yaptığına ilişkin tutum ve davranışları ifade eden bir terimdir. Güvensizlik, karamsarlık, şüphecilik, huzursuzluk ve annenin mizaç özelliklerine uymayan bir anne-çocuk ilişkisi bağlanma sürecini olumsuz etkileyebilir. Annenin kaygısı, karamsarlığı çocuğun davranışlarına da yansır.
Kardeş Faktörü
Ayrılık kaygısının oluşmasında ve ortadan kaldırılmasında sosyal-duygusal düzenleme düzeyi belirleyici bir faktördür. Bulgular incelendiğinde sosyal uyum üzerinde en fazla kardeş faktörünün etkisi olduğu görülmüştür. Kardeş sayısı arttıkça çocuklar kardeşlerle paylaşmayı (oda, oyuncak, mobilya vb.) öğrenirler. Bu şekilde işbirliği yapma, yardımlaşma vb. becerileri gelişecek, bu da sosyal becerilerini geliştirecektir. Anne baba kardeş ilişkilerinin sağlıklı gelişmesine yardımcı olmalı, çevrede paylaşım, hoşgörü ve saygı her zaman korunmalıdır. Böylece çocuğun sosyo-duygusal uyumu desteklenecektir.
Yaş Faktörü
Problem davranış (ayrılık korkusu/kaygı) ile çocuğun yaşı arasında ters bir ilişki vardı. Bulgular, çocukların yaş aldıkça ayrılık kaygısının azaldığını, hem bilişsel hem de dil gelişiminde ve sosyal davranışlarda iyileşmelerin gözlendiğini göstermektedir.
Ebeveyn Olarak Ne Yapmalıyım?
Ebeveynler, ebeveynlik becerilerini geliştirmeli ve kendi çocuklarının eğitim becerilerini geliştirmelidir.
Annenin kendisi önemli bir faktör olarak unutulmamalıdır. Annenin ruhsal (kaygı, karamsarlık, endişe, korku) bozukluğu sadece çocuğu etkilemekle kalmaz, aynı bozukluk çocukta da görülebilir.
Ayrıca rol modellere en yakın rol model anneler olduğu için annenin mizacı her zaman olumlu olmalı ve çocuğu olumlu yönde etkilemelidir.
Çocukların güvenli bağlanması sağlanmalıdır.
Kayseri şubemizde hizmet veren uzman pedegog ve psikologlarımızdan detaylı bilgi almak içinTIKLAYINIZ
Anahtar Kelimeler: Kayseri Anksiyete Bozukluğu | Kayseri Kaygı Bozukluğu | Kayseri Ayrılık Kaygısı