Zıp zıp Tavşan Bonni yemyeşil ağaçların rengârenk çiçeklerin olduğu; filler, köstebekler, kuşlar, karıncalarla birlikte kocaman bir ormanda huzur içinde yaşarmış. Sabah olunca büyükler işe, çocuklar Orman Okulu’na gidermiş. Bonni okulda en çok seksek oynamayı severmiş. Bir gün sincap Gofret ile seksek oynarken ormanın sallandığını hissetmişler. Bonni bu sallantıya Gofret’in neden olduğunu düşünerek ona bakmış ama Gofret zıplamıyormuş. Zaten Gofret dağ gibi büyük fil değil ki nasıl sallasın yeri.
Bonni ve Gofret etrafa baktıklarında herkesin telaş içinde koşturduğunu görmüş. Bonni ve Gofret sarsıntı ne kadar sürmüş bilememişler. İçlerinden 10’a kadar mı saymışlar milyona kadar mı bilememişler. Zaten ikisi de 20’ye kadar saymayı biliyormuş. Sonunda sarsıntı durmuş. Hemen telaşla annelerinin yanına gitmişler. Onlara sarılmışlar. Annelerine ne olduğunu şaşkın gözlerle sormuşlar. Anneleri deprem olduğunu, depremin ağaçları ve yerin üstündeki her şeyi salladığını söylemiş.
Anneleri komşuları iyi mi diye yardıma koşmuşlar. Devrilen ağaçları kaldırmaya yardım etmişler. Yaralananları tedaviye götürmüşler. Tüm komşularının durumunu öğrendikten, yardım edilmesi gerekenlerin yardımına koştuktan sonra Bonni ve Gofret’in anneleri “Gelin çocuklar” demişler. “Depreme nasıl hazır oluruz, konuşalım ve uygulayalım.”
Bonni ve Gofret’in anneleri önceden hazırladıkları deprem çantalarını çıkarmışlar. Bonnilerin deprem çantasının içinde düdük, fener, kuru havuç ve su varmış. Gofretlerin deprem çantasında düdük, fındık fıstık, fener ve su varmış. Anneleri deprem olduğunda çök-kapan-tutun yöntemini uygulamaları gerektiğini anlatmış. Bu deprem çantasını da o sırada kullanacaklarını söylemiş. Düdüklerini çalarlarsa köstebekgillerin ve arama kurtarma ekiplerinin vazgeçilmesi orman fillerinin de yardıma geleceğini söylemişler.
Bonni ve Gofret bunları öğrendikten sonra kendini daha iyi hissetmişler. Deprem olabilirmiş ama depremden korunmak için yapabileceklerini de öğrenmişler. Gülmüşler, oynamışlar derken aradan epey bir zaman geçmiş. Bir gece uyurken ormandaki ağaçlar yeniden sallanmaya başlamış. Bonni sarsıntıyla uyanmış, o sırada annesi “Deprem oluyor!” diyerek Bonni’ye haber vermiş. “Haydi bakalım! Ne yapmamız gerektiğini hatırlıyor musun Bonni?” deyip sakince, çök-kapan-tutun yapmasını, yatağının yanına uzanmasını istemiş. Birlikte, uzanmışlar çöküp kapanıp tutunmuşlar.
Ağaçlar öyle hızlı sallanmış ki bir ağaç sarsıntıya dayanamayarak Bonnilerin evinin üstüne devrilmiş. Deprem durduktan sonra Bonni ağacın altında kaldıklarını haber vermek için deprem çantasından düdüğünü çıkarmış ve çalmaya başlamış. Köstebekgiller Bonni’yi ve ailesini kurtarmaya gelmiş. Bonni ve ailesini hastaneye götürmüşler. Bonni kendine geldiğinde kolunun sarılı olduğunu görmüş. Bonni yanındaki hemşireye annesini ve babasını ve Gofret’i sormuş.
Hemşire babasının iyi olduğunu ancak annesinin hastanede kalıp tedavisinin devam etmesi gerektiğini söylemiş. Gofret ve ailesinin de iyi olduğunu söylemiş. Bonni annesi için endişelenmiş ve üzülmüş. Bu sırada Bonni’nin babası odaya girmiş. Bonni ağlayarak annesinin nasıl olduğunu babasına sormuş. Babası, “Bonni biliyorum çok üzülüyorsun ben de çok üzülüyorum ama ben senin yanındayım. Doktorlar anneni iyileştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar, seni seviyorum” demiş. Hemşire hastanede beklememelerini, annesinin durumu hakkında telefonla bilgi vereceklerini söylemiş.
Bonni ve babası ormana geldiklerinde evlerinin yıkıldığını görmüş. Hem annesi hastaymış hem de evleri yıkılmış. Bonni ne yapacağını bilemez ve çaresiz bir şekilde evlerine bakıyormuş. Filler evlerinin üzerine devrilmiş ağacı kaldırmışlar ve “Merak etme Bonni daha güzel ve depreme dayanıklı, güvenli bir ev kurmanıza yardım edeceğiz”, demişler. Babası Bonni’ye sarılarak her şeyin eskisi gibi çok güzel olacağını anlatmış. Kısa sürede fillerin, sincapların ve karıncaların yardımıyla evlerini tamamlamışlar.
Bonni hastaneye annesinin yanına gitmek, evlerini tamir ettiklerini annesine de anlatmak istemiş. Ancak babası artık annesini göremeyeceğini, annesinin hayatta olmadığını söylemiş. Bonni duydukları karşısında donakalmış, ağlamak istiyormuş ama gözünden yaş gelmiyormuş. Babası Bonni’ye sarılarak “Annen artık bizimle değil, bir daha hiç gelmeyecek. Ama biz onu düşünerek, ona resimler yaparak, bazen onunla geçirdiğimiz günleri düşünerek ve kalbimizde onu taşıdığımızı hissederek onu hiç unutmayacağız,” demiş.
Bonni, annesinin ölümünden sonra günlerce içine kapanmış en çok sevdiği oyun olan sek sek oynamaya bile çıkmamış. Gofret ile günlerce oturup uzaklara bakmışlar. Günler geçmiş bir gün Bonni annesi ile olan fotoğraflarına bakmış. Fotoğrafı okula başladığı ilk gün çekinmişler. Bonni fotoğrafa baktığında annesinin o gün anlattığı “Sevgi bağı” gelmiş aklına. Annesi o gün Bonni’ye aralarında sevgi bağı olduğunu söylemiş. Bu sevgi bağının nereye giderlerse gitsinler kopmayacağını, her yere bu sevgi bağını götürebileceklerini, bu sevgiyi kalplerine ellerini koyunca hemen hissedebileceklerini söylemiş.
Bonni, annesini uzun zaman görmese de elini kalbine koyduğunda, annesiyle güzel anılarını hayalinde canlandırdığında, annesinin sevgisini kalbinde hissedebileceğini hatırlamış. Bonni, elini kalbine götürmüş ve annesiyle sek sek oynadığı, havuçlu kek yaptıkları, birbirlerine komiklik yapıp güldükleri anları aklına getirmiş. Yüzüne hafif bir gülümseme yerleşmiş. Annesinin sevgisini bütün kalbiyle hissetmiş.
Bonni günler sonra güneşin yeniden doğduğunu, çiçeklerin renk renk açtığını fark etmiş. Ormanda yeni tavşan, sincap ve kuş yavruları gördükçe güzel günlerin geldiğine inanmış. Bonni yine Gofret ile sek sek oynamış. Bazen Gofret zıplarken aklına deprem geliyormuş ama olsun. Bonni, hem deprem olursa ne yapması gerektiğini biliyor ve kendisini güvende hissediyor hem de annesinin sevgisini artık her elini kalbine götürdüğünde içinde sımsıcak hissediyormuş.